kail ne demek?
- Söyleyen.
- İnanmış, aklı yatmış
İkimiz de bu odayı tutmakla çok akıllılık ettiğimize kaildik.
M. Ş. Esendal - Söyleyen. Anlatan. Nakleden. Söz sahibi. İnanmış.
- Hardy cabbage with coarse curly leaves that do not form a head.
- Coarse curly-leafed cabbage.
- Kind of headless cabbage.
- Same as Kale,.
- Any cabbage, greens, or vegetables.
- Broth made with kail or other vegetables; hence, any broth; also, a dinner.
- Kale.
- Kıvırcık lahana
kail olmak
- İnanmak, razı olmak.
- Consent.
kailyard
- Bostan, sebze bahçesi, yemek yapmak için kullanılan sebzeler ve bitkiler yetiştirilen bahçe (İskoçya)