köprücü ne demek?
- Köprü yapan kimse.
- Tombazlarla köprü kuran istihkâm kıtası.
- Osmanlı ülkelerinde, özellikle ordunun geçeceği yollar üzerindeki köprüleri onarmak ve korumakla görevli takım.
- Pontooning (unit), (unit) of pontoniers.
- Bridge builder.
köprü
- Herhangi bir engelle ayrılmış iki yakayı birbirine bağlayan veya trafik akımının, başka bir trafik akımını kesmeden üstten geçmesini sağlayan ahşap, kâgir, beton veya demir yapı
- İki şey arasında bağ veya ilişkiyi sağlayan şey.
- Geminin önünü iyice görecek bir yükseklikte, sancaktan iskeleye kadar kurulan kumanda yeri.
- Güreşte omuzları yere değdirmemek için ayakları ve alnı yere dayayıp beli yukarı kaldırarak alınan durum.
- Vücudun, sırt yere dönük olarak el, baş veya diz yere dayanarak yay biçimi aldığı durum.
- Olmayan dişlerin yerini tutmak veya takma dişleri ağızdaki dişlere sağlam tutturmak amacıyla yapılan diş protezi.
- Vücudun, sırt yere dönük olarak el-taban, baş-taban ya da el-diz, baş-diz dayanak yüzeyleri arasında yay biçimi dayalı bulunduğu durum.
- Tellerin gövde üzerinde durmasını sağlayan metal parça.
- Hat boyunca devam eden iki papilin daralarak birbirine bir noktada temas etmesi ve tekrar ayrılması ile oluşan parmak izi karakteristiği.
- Verici bir yayaçla ortak bir besleme kablosu ve dalgalıktan yararlanan resim ve ses vericilerinin çıkışlarının bağlandığı aygıt
köprücük
- Bkz. pontikulus
- Küçük köprü.
- Köprücük kemiği.
- Ponticulus
köprücük kemiği
- Omuz başıyla göğüs kemiğinin üst ucu arasında bulunan ve derinin altında belli olan uzunca kemik.
- Omuz kemerinin ön parçası olan ince uzun kemik. Klavikula.
- Clavicle.
- Collarbone.
- Collar bone.
- Claviculae
- Clavicula: küçük anahtar