inanç ne demek?
- Bütün yapıp etmelerimizin temelinde bulunan yaşamadan gelen zorunlulukla dış dünyanın (nesnelerin, başka benlerin, Tanrı'nın) var olduğunu kabul etme; bilimsel, ahlaksal, estetik ve fizikötesi açıklamalarda, önermelerin doğruluğunu onaylama.
- Yeterince gerekçesi bulunmayan, kesin olmayan bir şeyi doğru sayma; us yoluyla genel geçer bir doğrulama yapmadan, başkasının tanıklığı üzerine kurulmuş kanıtları, hiç bir kuşku duymaksızın onaylama.
- Öznel olarak yeterli olan, ama nesnel olarak yeterli olmayan gerekçelerden ötürü bir şeyi doğru sayma.
- Alışkanlık kavramı ile bağlılık içinde temel kavramlardan biri: Bir algı ya da anıya bağlı duygu.
- Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma.
Otuz yıl boyu, Türk tiyatrosunun, Türk oyunları ile kalkınacağına inancını bir gün yitirmedi.
H. Taner - Birine duyulan güven, inanma duygusu.
- Tanrı'ya, bir dine inanma, iman, itikat.
- Bir şeyi güvenle doğru sayma tutumu.
- Kesin kabulle bağlanılan şey.
- İnanılan şey, görüş, öğreti.
Kendi getirdikleri inançtan başka her şeye kapalıdır zevkleri.
N. Ataç - Bir fikre olan bağlılık, kesin kabul.
- Doğru, emin.
- İnanılır şey.
- İman.
Belief.
Faith.
Confidence.
Religion.
Affiance.
Conscience.
Conviction.
Credence.
Credo.
Creed.
Cult.
Dogma.
Faithfulness.
Opinion.
Persuasion.
Positiveness.
Reliance.
Tenet.
Opinions.
Credit.
Trust.
Assurance.
Idea.
Croyance
inanç değişmesi
Change of heart.
inanç öğretilerinden çıkan
Dogmatic.