ihtişam ne demek?
Kökeni: Arapça
- Göz alıcılık, gösterişlilik.
- Büyüklük, ululuk.
- Şanlı görünüş.
- Görkem.
Hilmi Bey'in evi, bir sanat ve ihtişam galerisi değildi.
S. Ayverdi - Debdebe.
Brilliancy.
Resplendence.
Resplendency.
Glory.
Lustre luster.
Majesty.
Pomp.
Splendour splendor.
Magnificence.
Splendour.
State.
Pomp and circumstances.
Grandeur.
Splendor.
göz
- Görme organı.
- Bazı deyimlerde, görme ve bakma.
- İyi veya kötü nitelikler, tutkular, duygular anlatan bakış.
- Bakış, görüş.
- Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak
- Delik, boşluk
- Çekmece.
- Terazi kefesi.
- Bk. ada.
- Kartlar üzerinde açılan ve içerisine mikrofilm parçası geçirilen delik.
ihtişamlı
- İhtişamı olan
Magnificien.
Splendid.
Deluxe.
Magnificient.
Magnificent.
Sumptuous.
ihtişamsız
- Görkemsiz