iğfal etmek ne demek?
- Aldatmak, kandırmak, baştan çıkarmak.
Bu takdirde hem kendilerini hem de milleti iğfal etmiş olurlar.
Atatürk - Irzına geçmek, tecavüz etmek
Bir genç kızı izdivaç vaadiyle iğfal etmiş bir adamın mesuliyetini, vicdan azabını ve nihayet hicabını duyuyordu.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Seduce.
iğfal eden
Seducer.
iğfal ve ikna kabiliyetine haiz
- Bk. aldatma kabiliyetine haiz.
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
Step.
Say.