hazin ne demek?
Kökeni: Arapça
- Üzüntü veren, gamlandıran, kederlendiren.
- Acıklı, üzüntü veren, dokunaklı.
Her şey dayanılmayacak kadar hazindi.
A. İlhan - Hazine nazırı, bekçi.
- Hüzünlü, kederli.
- Sorrowful.
- Pathetic.
- Dolorous.
- Lugubrious.
- Mournful.
- Melancholy.
- Touching.
- Moving.
- Tragic.
- Funereal.
- Piteous.
- Pitiful.
hazine
- Altın, gümüş, mücevher vb. değerli eşya yığını, büyük servet
- Değerli şeylerin saklandığı yer.
- Gömülü veya saklıyken bulunan değerli şeylerin bütünü.
- Kaynak
- Devlet malı veya parası.
- Devlet malının veya parasının saklandığı yer.
- Devletin altın, döviz, bono ve nakit işlemlerini maliye ile birlikte düzenleme görevini üstlenen makam.
- Büyük bağlılık duyulan, değer verilen şey veya kimse.
- Devlet gelirlerinin toplandığı ve giderlerinin yapıldığı kurum.
- Altın, gümüş, mücevher vb. değerli eşya yığını.
hazine açığı
- Devlet giderlerinin gelirlerinden fazla olduğu kısa dönemli uyumsuzluk. krş. hazine bonoları
- Treasury deficit.