hasta ne demek?
- Sağlığı bozuk olan, esenliği yerinde olmayan, hastalanmış, rahatsız
Annem o evin önü sofalı bir odasında hasta yatıyordu.
Y. K. Beyatlı - Aşırı düşkün, tutkun.
- Parasız, züğürt.
- Zihinsel yetenekleri bozulmuş olan.
- Sayrı
Sick.
Unwell.
Invalid.
Ailing.
In bad health.
Diseased.
Fanatic.
Fanatical.
Poorly.
Unsound.
Valetudinarian.
Valetudinary.
Weakly.
Under the weather.
Patient.
Client.
Buff.
Case.
Sufferer.
Crazy.
Freak.
Hooked.
Indisposed.
Into.
Keen.
Lover.
Peculiar.
Potty.
Punk.
Upset.
Sick person.
Excessively fond of.
Under the wheater.
hasta bakıcı
- Hekimin tedavi ile ilgili buyruklarını yerine getirip hastaya bakan, hemşirelere yardım eden kimse
hasta bakıcılık
- Hasta bakıcının işi.
- Hasta bakıcı olma durumu.