hale ne demek?
Kökeni: Arapça
- Renkli yuvarlak bir yapıyı (inklüzyon cisimciği veya glakomu) çevreleyen renkli veya şeffaf daire, ayla.
- Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire.
- Gözün muayenesi sırasında görülen ve makula lüteayı çevreleyen daire.
- Ayın ve güneşin etrafında bazı zamanlarda görülen ışıklı halka, ayla, ağıl
- Baş veya boyun bölgesini çevreleyen plastik veya metal kuşak.
- Bazen güneşin ve ayın çevresinde görülen ışıklı daire, ayla.
- Ay ve güneşin etrafında bazen görünen parlak daire.
- Ayın çevresinde görülen ışık halkası, ağıl, ayla
Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı.
H. C. Yalçın - Sağlam, dinç, zinde.
- Sürüklemek.
- Bk. ışık aylası
- Bk. ayla.
- Bk. ağıl
- Bk. ayla
- Halo.
- Aureole.
- Welfare.
- Circle.
- Corona.
- Glory.
- Nimbus.
- To cause to do through pressure or necessity, by physical, moral or intellectual means :'She forced him to take a job in the city'; 'He squeezed her for information'.
- Exhibiting or restored to vigorous good health; 'hale and hearty'; 'whole in mind and body'; 'a whole person again'.
- Healthy and strong, as in: Astronauts must be hale and hearty people to cope with the hardships of space travel.
- United States astronomer who discovered that sunspots are associated with strong magnetic fields.
- Sound; entire; healthy; robust; not impaired; as, a hale body.
- Draw slowly or heavily; 'haul stones'; 'haul nets'.
- Surüklemek .hale into court mahkemeye celbetmek.
- Prolific United States writer.
- Halo (round the moon.
ışık aylası
- Herhangi bir gök cismini çevreleyen ışıklı halka.
- Bir gökcismini saran ışıklı halka.
- Aureole, aureole.
- Auréole
hale and hearty
- Dinç ve canlı
hale getirmek
- Render.