hakikat ne demek?
Kökeni: Arapça
- Bir işin doğrusu, gerçek, asıl, esas
Fakat ben başka bir şey yapacağım, bir şey ki bütün hakikatleri önüme serecek.
R. H. KarayAyık olmak yani bu hayatı yaşamıyormuş gibi hissetmenin dayanağını hakikat içinde bulmak gereklidir.
İsmet Özel - Gerçeklik
Dünyanın döndüğü bir hakikattir.
S. F. Abasıyanık - Gerçekten
Beni oyaladı, lakin hakikat adamakıllı içerlemiş.
M. Ş. Esendal - Gerçek, doğru, gerçekten, doğrusu.
- Gerçek olan şey, gerçeklik.
- Bir şeyin aslı ve esası, mahiyeti.
- Sadakat, doğruluk, bağlılık, kadirbilirlik.
- (C.: Hakaik) Bir şeyin aslı ve esası. Mahiyeti. Gerçek. Doğru. Sahih. Künh. Sabit ve vaki.
- Fact.
- Reality.
- Truth.
- The true.
- Sooth.
- Actuality.
- Gospel.
- Really.
- Truly.
- Sincerity.
- Loyalty.
- The truth.
- Veracity.
- Verity.
hakikat cetveli
- Bk. doğruluk çizelgesi
hakikat fonksiyonu
- Bk. doğruluk izergesi