grit ne demek?
- Bkz. ızgara
- Mide taşları.
- Gıcırdamak
- Gıcırdatmak
- İri taneli kum
- Kumtaşı
- Kefeki taşı, öğütme hassası olan taş
- Metanet, cesaret, yiğitlik
- Diş gıcırdatmak
- Dayanıklılık
- Dişli ince çakıl
ızgara
- Metal çubukların, ağaç dallarının aralıklı sıralanmasıyla yapılan parmaklık veya kafes biçiminde araç.
- Pisliklerin su yollarını tıkamasını önlemek veya havalandırmak amacıyla su yollarının havalandırma çıkışları üzerine konulan kafesli veya parmaklıklı demir.
- Et, balık, köfte vb. yiyecekleri pişirmekte kullanılan araç, gril
- Bu araç üstünde pişmiş
- Futbol ayakkabısının altında bulunan iri başlı kabara
- Radyo ışıtaçlarında eksiuç ile artıuç arasına yerleştirilenızgara biçiminde elektrikucu.
- Ayaktopu ayakkabılarının altlarına çivilenen ve tabanla topuk genişliğinde uzayan 12,7 mm. genişlikte kösele ya da sert lastik parçaları. (Tabanda iki, topukta ise bir tane bulunur ve çıkıntılar birbirine koşuttur.)
- Grid, control grid.
- Stud.
- Grilled.
grit blasting
- Kırmalı püskürtme
grit ones teeth
- Dişlerini gıcırdatmak, dişlerini kenetlemek