genişçe ne demek?
- Biraz geniş
Babam bu güvercinlere, gaz sandıklarından genişçe bir yuva yaptı.
M. Ş. Esendal
biraz
- Bir parça, çok değil
- Kısa bir süre için
- Yeterince değil, yeter ölçüde değil, az miktarda.
- Karşı karşıya kavga etme. Savaşa atılma.
Some.
Tolerable.
Little.
Somewhat.
Something of.
Awhile.
geniş
- Eni çok olan, enli, vâsi
- Alanı büyük olan, dar karşıtı
- Bol (elbise).
- Kapsamı büyük, dar sınırlar içinde kalmayan, yaygın.
- Kolay kolay tasalanmayan, hoşgörülü, rahat
- Çok.
Broad.
Capacious.
Vast.
Extensive.
geniş açı
- Bir dik açıdan daha büyük olan açı.
- Ölçüsü dik açıdan daha büyük ve düz açıdan daha küçük olan açı.
Obtuse / wide angle.
Obtuse angle.
Angle obtus
Obtusus