geçmiş ne demek?
- Geçme işini yapmış.
- Zaman bakımından geride kalmış
Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir.
A. Ş. Hisar - Çürümeye yüz tutmuş.
- Bugüne göre geride kalmış olan zaman, mazi
Onlar bu davranışlarıyla geçmişte sadece huzursuzluk yarattı.
N. Cumalı - Arkada kalan hayat, mazi
Perde perde örtülü olan eski bir geçmişten kulaklarına garip bir fısıltı gelmişti.
O. C. Kaygılı - Birinin ölmüş ana, baba ve yakınları
Senin de yedi göbek geçmişine rahmet okusun ha?
M. Ş. Esendal - Past.
- Bygone.
- Belated.
- Previous.
- Former.
- Departed.
- Gone.
- Passe.
- Passee.
- Antecedents.
- Yesterdays.
- Case history.
- Background.
- History.
- Lang syne.
- Standing.
- Lost.
- Olden.
- Yore.
- Overripe.
- Spoiled.
- Antecedent.
- Geared.
- Late.
geçme
- Birbirinin içine geçirilerek tutturulan iki şeyden birinde bulunan çıkıntılı parça.
- Çakılmış, yapıştırılmış veya lehimlenmiş olmayıp gereğinde sökülebilecek biçimde parçaları birbirine takılıp kenetlenmiş olan.
- Geçmek işi, mürur.
- Sap ve gövde birleştirme yöntemlerinden her biri.
- Bk. geçiş
- Bk. noktalama
- Bk. zincirleme
- Sinem.Bir gösterimin sürekliliğini sağlamak üzere iki gösterici kullanıldığında, birinci göstericideki makara sona ererken, ara vermeksizin ikinci makarayı göstermeye başlama.
- Bir ışınımın, içindeki tekrenkli ışınların frekansları (devir sıklıkları) değişmeksizin, bir ortamdangeçmesi.
- Scarf.
geçmiş bandı
- History band
geçmiş deneyimler
- Background.