gün ne demek?
- Güneş
- Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da.
N. Cumalı - Güneş ışığı.
- Gündüz
Bütün gün yanında kalırdım.
A. Ağaoğlu - İçinde bulunulan zaman
Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu.
R. N. Güntekin - Güneş'in öğleden art arda iki geçişi arasındaki zaman süresi.
- Ortalığın aydınlık olduğu zaman aralığı.
- Zaman, sıra
Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık.
H. Taner - Çağ, devir.
- İyi yaşanmış zaman.
Zavallı, gün görmedi.
- gündüz vakti / aydınlık
- Bayram niteliğinde özel gün
- Belirli günlerde ev hanımlarının konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
Yarın günümüz var.
- Haya, husye.
- Sunlight.
- Sunshine.
- Daytime.
- Today.
- Present.
- Time.
- Period.
- Good times.
- Date.
- At-home day.
- Lady's at-home day.
- Day.
- Jour
güneş
- Gezegenlere ve yer yuvarlağına ışık ve ısı veren büyük gök cismi.
- Bu gök cisminin yaydığı ışık ve ısı.
- Her gün doğup battığını gördüğümüz en parlak gökcismi.
- Çevresindeki sisteme ait gezegenlerin etrafında döndüğü, ışık ve ısı yayan büyük gök cismi, şems.
- Sun.
- Solar.
- Sunshine.
- Daystar.
- Helio-.
- Eclipse.
gün batması
- Güneş'in gözerimi altına inmesi.
- Sunset.
- Coucher du soleil
gün ağarırken
- At dawn.