endişe ne demek?
- Tasa, kaygı
Bütün çehrelere hemen bir durgunluk, hüzün, endişe çökerdi.
R. H. KarayBir kayıkta boş kalan son yere atlayıp Galata'ya geçerken kafası hem umut hem de endişeyle doluydu.
İ. O. Anar - Kuşku.
- Korku.
- Düşünce.
Hiç olmazsa kızının okuma masraflarını çıkarmak endişesiyle yukarıdaki odalardan birini kiraya vermeyi düşünmüşlerdi.
K. Bilbaşar - Bk. kaygı
- Merak, keder, kuruntu.
Concern.
Fears.
Care.
Anxiety.
Worry.
Doubt.
Fear.
Agitation.
Angst.
Apprehension.
Disquiet.
Disquietude.
Disturbance.
Fret.
Inquietude.
Perturbation.
Preoccupation.
Qualm.
Scruple.
Solicitude.
Stew.
Suspense.
Uneasiness.
Apprehensiveness.
Inquietute.
Load.
Misgiving.
Oversolicitude.
Sweat.
Thought.
Unease.
kaygı
- (tıp) Genellikle kötü bir şey olacakmış düşüncesiyle ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen gerginlik duygusu
- Bkz. anksiyete, endişe
- Üzüntü, endişe duyulan düşünce, gam, tasa
- Güçlü bir istek ya da dürtünün amacına ulaşamayacak gibi gözüktüğü durumlarda beliren tedirgin edici bir duygu.
Inquietude.
Perturbation.
Preoccupation.
Solicitude.
Fears.
Concern.
endişe eden
Uneasy
endişe etmek
- Tasalanmak, kaygılanmak.
Apprehend, worry, be anxious, fear.