el ne demek?
- Batı Samileri'nin en önemli totemi
- Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümüne verilen ad.
El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk.
Z. O. Saba - Sahiplik, mülkiyet.
- Kez, defa.
- İskambil oyunlarında kâğıt atma sırası.
- Yönetim, baskı, etki.
- Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü.
- Aracı, vasıta.
- Yabancı, yakınların dışında kalan kimse
Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır!
Halk türküsü - Ülke, yurt, il
Çöller, Yemen ellerinden betermiş.
A. Gündüz - Halk, ahali.
- Oba, aşiret
Kalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir.
Dadaloğlu - İnsan ya da maymunlarda tutma organı olarak gelişmiş, avuç içi ve parmaklardan oluşan kolun uç bölgesi.
- Enzimle bağlanmış immünosorbent deneyi.
- Executive Level.
- Short for El Producto cigars 'I contact eleven El's and macs in heaven' -- Nas.
- East Indian.
- The, a definite article, in Spanish.
- Equivalent lot.
- Powerful Unfolding Spirit expands herself from each point in each moment, like a field of flowers on a summer morning She comes from the inside of each Monad out to its peremeter, through the individual.
- A, one, some, any.
- The chief god of the Canaanite pantheon; variously known as the father of Baal.
- The Semitic word for God, found alone or compounded with other terms as names of God ; often found as the theophoric element in personal and place names.
- The European basic multiplex rate that carries 30 voice channels in a 256-bit frame transmitted at 2 048 Mbps.
- Energy Limiting; arrester for crossarm or polemounting applications.
- Electrical System Inoperable.
- Elisp source code file.
- G-d, god.
- ELISA.
- Pud.
- Hand.
- Hand-operated.
- Hand-held.
- Fist.
- Flapper.
- One shot.
- Other person.
- Hands.
- Manual.
- Mitt.
- Range.
- Elixir.
- Round.
- Stranger.
- People.
- Country.
- Power.
- Control.
- Assistance.
- Deal.
- Possession.
- Ownership.
- Alien.
- Grip.
- Move.
- Stock.
- Angular distance above the horizon.
- An electric elevated railway.
- Elevation.
- Energy Limiting; Cooper Power Systems' distribution class, direct-connected arrester for crossarm or polemounting applications.
- Elevated railroad NE - born with the name of WO - woe.
- Main
- [el (elevated railroad) ] yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
- Elevated railway
el
- (enzyme-linked immunoabsorbent assay) ELISA, (Tıp) belirli virüs ya da bakterilere antikorlar belirlemek için kullanılan kan tahlili (başlangıç HIV tarama testi olarak kullanılan)
el açmak
- Dilenmek
- (iskambil) kâğıt açmak.
- Başkasının yardımını isteyecek durumda olmak
- Cadge.