dolanmak ne demek?
- Bir şeyin çevresine sarılmak
Kocasının kolu beline bir kobra gibi dolanmış, ince kaburgalarını birbirine geçirecek gibi sıkıyordu.
H. E. Adıvar - Bir şeyin çevresinde dönmek, gezmek, dolaşmak
Arkadan dolanıp uzaktan gözetleyecekti çeşmeyi.
Ç. Altan - Karışmak, dolaşmak.
- Gelişigüzel gezmek
Kızlarının, gelinlerinin evleri arasında dolanıyor, hep evini, komşularını arıyordu.
N. Cumalı - Coil up.
- Coil.
- Wind.
- Meander.
- Roam.
- To wind round.
- To get entangled.
- To coil.
- To be wrapped around.
- To hang about.
- To rove.
- To stroll.
- To roam.
- To wander.
- To get wound and tangled around a thing.
- To be wound on to.
- To wander around.
- Curl.
dolanma
- Dolanmak işi.
- Bir cismin, bir nokta ya da başka bir cisim çevresinde yaptığı devim.
- Revolution.
- Révolution
dolanma kırığı
- Kütlelerin yerlerinden oynaması sırasında bir yanı ya da her iki yanı kırık düzlemine dik bir eksen çevresinde, bir dolanma devimine uğramış bir kırık.
- Rotational fault.
- Drehverwerfung
- Faille rotatoire