dokunmak ne demek?
- Sağlığını bozmak.
- İnsanın içine işlemek, duygulandırmak, etkilemek, koymak, batmak
Hiçbir gözyaşının bana onunkiler kadar dokunduğunu hatırlamıyorum.
R. N. Güntekin - İlişkin, ilgili olmak, değinmek.
- Hafifçe değmek.
- Onur, anlayış vb. ile uyuşmaz bir durum ortaya çıkmak
Erkekte pudra sinirime dokunuyor diyorum, anlamıyorsun.
P. Safa - Dokuma işi yapılmak.
- Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek
Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk.
A. Haşim - Karıştırmak.
- Almak, kullanmak, el sürmek
Buğdaydan, bulgurdan ne varsa kimse dokunmuyor, daha zor günlere saklıyordu.
N. Araz - Touch.
- Contact.
- Feel.
- Handle.
- Affect.
- Disagree.
- Be intolerant of.
- Clap.
- Kiss.
- Meet.
- Rasp.
- To touch.
- To move.
- To affect.
- To upset.
- To harm.
- To get on.
- To jar.
- To concern.
- To be woven.
- To contact.
- To make contact with.
- To touch with one's hand.
- To disturb.
- To affect adversely.
- To move one.
- To touch on.
- To deal with.
- To relate.
- To tap.
- To feel.
- To strike.
- To hit.
- Interfere.
dokunma
- Dokunmak işi, temas.
- Cilt veya mukozalara uygulanan mekanik uyarıların algılanmasını sağlayan duygu
- Tactile.
- Tactual.
- Touching.
- Contact.
- Touch.
- Feeling.
- Handling.
- Palpation.
dokunma alanı
- Dokunma yoluyle elde edilen duyumların toplamı.