distressed ne demek?
- Üzüntülü, dertli, endişeli, sıkıntılı, şanssız, fakir, tükenmiş, yıpranmış
distressed area
- Işsizliğin yoğun olduğu bölge
distress
- Sıkıntı vermek, sıkmak
- Felakete sürüklemek
- Endişelendirmek
- Dert, sıkıntı, üzüntü, keder
- Borca karşllık eşyaya el konulması, haciz
- Keder vermek, ıstırap çektirmek
- Borca karşılık bir kim senin eşyasına el koymak
- Üzmek, acı vermek