dinlemek ne demek?
- İşitmek için kulak vermek
Konağın hesabını sen söylersin, ben de dinlerim.
A. Ş. Hisar - Birinin sözünü, öğüdünü kabul edip gereğince davranmak.
- Kulakla veya dinleme aletiyle hastayı muayene etmek
Doktor kalkar. Kulağını bu gösterilen yere dayar. Dinler.
Ö. Seyfettin - Uymak, baş eğmek, itaat etmek.
- Lend one's ear.
- Lend an ear.
- Listen.
- Listen to.
- Hear.
- Obey.
- Attend.
- Follow.
- Hark.
- Harken.
- Hearken.
- Heed.
- Monitor.
- To listen to.
- To hear.
- To pay attention to.
- To obey.
- To conform to.
- To auscultate.
- To be heard and obeyed.
- To be listened to.
- To give ear to.
- Regard.
- Take heed.
- Unwind.
- To recover one's wind.
dinleme
- Dinlemek işi
- Yargıç ya da savcının duruşma, önsoruşturma sırasında yanları, tanık ve bilirkişileri konuşturarak olayıdinlemesi.
- Bir sesin, seslendirme ya da okuma sırasında, denetim amacıyla izlenmesi
- Ses kaynağından çıkan sesin izlenmesi.
- Organizmada oluşan fizyolojik veya patolojik seslerin aletsiz doğrudan veya alet yardımıyla dolaylı dinlenmesi, oskültasyon.
- Auscultation.
- Listening, monitoring.
- Listen.
- Hearing, examination.
- Listening.
dinleme aygıtı
- Detectophone.