dikiş ne demek?
- Dikme işi
Dikişe, oyaya başladı, hanım hanımcık yaşıyordu, memnundu.
R. H. Karay - Dikme biçimi
Aralarında görüşmeye başlar başlamaz da hemen kumaş, terzi, dikiş, moda kelimeleri geçerdi.
A. Ş. Hisar - Dikilen yer.
- Giysi üzerinde gözle görülen dikilmiş iplik yolu.
- Dikilecek şey
Yanında demir bir bahçe iskemlesi, üstünde bir dikiş.
M. Ş. Esendal - Giysi dikme işi, terzilik
Başkalarının dikişi görünüşte bizimkinden ayırt edilmez gibidir.
R. N. Güntekin - Cerrahi yolla, iki yapıyı veya yüzeyi birleştirme
- Sewing.
- Stitch.
- Seam.
- Needlework.
- Stitching.
- Suture.
- Stich.
- Whipping.
dikme
- Dikmek işi.
- Ahşap yapılarda pencere ve kapı yanlarına dikilen direklerden her biri.
- Bir evde aileyi sürdürecek olan tek çocuk
- Ağaç, direk.
- Fidan, yeni dikilmiş fidan.
- Yük kaldırmakta kullanılan bir direkli maçuna.
- Dikey olan doğru veya düzlem, amut.
- Bir noktadan bir çizgiye ya da bir yüzeye dik açı altında inen doğru.
- Bir noktadan bir çizgiye ya da bir yüzeye dik açı altında inen doğru.
- Yüksek atlamalarda, aşılması gereken çıtayı taşıyan ayakların konduğu direklerden her biri.
dikiş atmak
- Yarılan veya yırtılan deriyi dikişle bir araya getirip tutturmak: Kafasına iki dikiş attılar.
- Put stitches in, stitch up, suture.
dikiş atmaya yarayan ip
- Suture.