dayamak ne demek?
- Yaslamak
Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı.
Ö. Seyfettin - Bir yerden, bir kimseden yararlanmak, güç almak
Kürekleri iskeleye dayayarak bütün hızıyla itti.
S. F. Abasıyanık - Korkutmak için hızla, öfkeyle yaklaştırmak, uzatmak.
- Varmak, ulaşmak.
- Kalitesiz, kötü veya çürük bir malı, gizlice iyi olanların arasına katıp müşteriye satmak.
- Vakit geçirmeden, bekletmeden vermek
Tezgâha giden garson, önüme koca bir kadeh rakı dayadı.
O. C. Kaygılı - Kapı veya pencereyi ardına kadar açmak.
- Base on.
- Base upon.
- Prop up.
- Support.
- Lean against.
- Prop.
- Recline.
- Recline on.
- Recline upon.
- Rest.
- Nestle.
- To lean against.
- To set against.
- To rest.
- To base on.
- To thrust.
- To lean sth against.
- To set sth against.
- To base sth on sth.
- Refer.
- Ply, ply with.
yaslamak
- Bir şeyi bir yere dokunur duruma getirmek ve bu durumda bırakmak veya tutmak, dayamak.
- Flatten.
- Lean.
- Prop.
- Prop up.
- Burrow.
- Nestle.
- Rest.
- To lean.
- To prop.
dayama
- Dayamak işi.
- Minder dışına kaçmak isteyen güreşçinin ensesine tek ya da iki elle yapılan destek.
dayamamak
- (neg. form of dayamak) base on, base upon, prop up, support, lean against, prop, recline, recline on, recline upon, rest.