dalmak ne demek?
- Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek
Oğlanlar denize dalıp tekneyi sağdan soldan, arkadan önden itmeyi denediler.
H. Taner - Bir yerin içine girmek
İkisi uçar gibi, kapısında koca bir telefon çanı asılı dükkândan içeri daldılar.
H. Taner - Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek.
- Uyumak
O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu.
M. Ş. Esendal - Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak
Yemek hazır, kitaba çok dalmışsınız, buyurunuz.
P. Safa - Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak.
- Cut into.
- Be wraped up in.
- Be lost in thought.
- Dive.
- Plunge.
- Rush in.
- Rush into.
- Break into.
- Bounce.
- Nip in.
- Sink.
- Sink into.
- Lose oneself in.
- Be absorbed in.
- Meditate.
- Barge.
- Bathe.
- Break.
- Conk.
- Contemplate.
- Drop.
- Drowse off.
- Duck.
- Engross.
- Daydream.
- Penetrate.
- Submerge.
- To dive.
- To submerge.
- To plunge.
- To be engrossed in.
- To be immured in.
- To enter suddenly.
- To dash into.
- To plunge in.
- To drop off.
- To fall asleep.
- To lose consciousness.
- To plunge into.
- To concentrate on.
- To doze.
- Swim in.
dalma
- Dalmak işi.
- Güreşçinin ayaktayken birden eğilerek rakibinin bacaklarını kapması.
- Diving.
- Dive.
- Scuba diving.
- Absorption.
- Contemplation.
- Dipping.
- Engrossment.
- Immersion.
dalma çanı
- Diving bell.