düğümlemek ne demek?
- Düğüm yapmak.
- Düğüm yaparak bağlamak
Sandalın koltuğunu demir halkaya düğümledi.
S. F. Abasıyanık - Knot.
- Loop.
- To knot.
- To tie a knot.
- To fasten with a knot.
düğüm
- Kendine özgü bir işlevi olan, hücreler kümesinden oluşan anatomik yapı
- İplik, ip, halat vb. bükülebilir şeyleri kıvırıp kendi üzerine veya birbirine dolayarak yapılan boğum.
- Anlaşılamayan, çözülemeyen karışık durum
- Edebî eserlerde çapraşık olguların çözümlenmeden önce toplandığı en büyük merak unsuru.
- Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan kararlı dalgalarda titreşim genliğinin sıfır olduğu noktalardan her biri.
- Bir dramatik yapıtta, serimden sonra, olguların birbiriyle çatıştığı, çatallaştığı, içinden çıkılmaz gibi görünen tıkanıklıklar yarattığı, gerilimli noktalar.
- Orbital içinde bulunan elektronun ulaşamayacağı, içinde bulunamayacağı nokta veya düzlem.
- Nodal.
- Knot.
- Tangle.
düğümleme
- Düğümlemek işi.
düğümlememek
- (neg. form of düğümlemek) knot, tie, loop.