crash ne demek?
- Çarpışmak
- Kaza
- Çarpmak
- Şiddetli ses, gürültü, çatırtı
The thunder crashed. / Gök gürledi.
- Parçalanmak, parçalamak, çökmek
- Kırılmak, kırılma
- Düşmek, gürültüyle düşmek
- (kaza sonucu olarak) çarpmak/düşmek
The plane crashed into the mountainside and burst into flame. / Uçak dağın yamacına çarpıp alev alarak yandı.
- Borsada hisselerin birden düşmesi
- (uçak) kaza geçirmek
- Iflâs, batmak, iflas etmek
- Gürültü ile kırılmak, kırmak
He crashed his glass against the wall. / Bardağını duvara atarak paramparça etti.
- Davetsiz olarak gitmek, davetsiz olarak bir ziyafete katılmak
- Sabahlamak
- Havlu ve perde yapımında kullanılan kaba bez.
çarpışmak
- Birbirine çarpmak, tokuşmak
- Vuruşmak, savaşmak
- Birbirine üstün gelmeye çalışmak.
- Battle.
- Bump.
- Clash.
- Collide.
- Fight.
- Skirmish.
- To collide.
crash course
- Yoğun kurs, yoğun program
crash diet
- Sıkı rejim, çok kısa bir süre içinde büyük ölçüde kilo vermeyi amaçlayan çok sıkı diyet