cockle ne demek?
- Tarak
- Midye ve istiridyeye benzer eti yenir bir deniz hayvanı, Cardium edule
- Bu hayvanın kabuğu
- Küçük hafif sandal
- Delice
- Buğdaygiller arasında yetişen zararlı ot.
- Buruşturmak, buruşmak.
- Kırışmak, buruşmak, dalgalandırmak, kırıştırmak, buruşturmak
tarak
- Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye veya kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç
- Bahçıvanlıkta toprağın taşını ayıklamak için kullanılan, ucu bu biçimde olan araç, tırmık.
- Dokuma tezgâhlarında, dişleri arasından arış ipliklerinin geçtiği tarak biçiminde araç.
- Bazı kuşların başında bulunan yelpaze biçiminde tepelik.
- İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü.
- Suda yaşayan hayvanlarda solungaç.
- Yassı solungaçlılardan, kabukları yuvarlak, yelpaze biçiminde bir yumuşakça (Pecten).
- Bk. pekten
- Bulutların bir yere toplanması.
- Comb.
cockleboat
- Sandal, küçük tekne, küçük kayık
cocklebur
- Dulavratotu
- Kazık otu
- Pıtrak, Xanthium.