canlı ne demek?
- Canlı yayın.
- Canı olan, diri, yaşayan
Bütün canlıların kendilerini yarı baygın, uykulu, hareketsiz bir tembelliğe bıraktıkları saatler başlamıştı.
N. Cumalı - Güçlü, etkili, hareketli, hayat dolu
Recep çok canlı bir adamdı.
S. F. Abasıyanık - Yaşayıp yer değiştirebilen yaratık, hayvan.
- Yayın.
- Live.
- Alive.
- Living.
- Animate.
- Active.
- Lively.
- Fresh.
- Full of life.
- Snappy.
- Glowing.
- Breezy.
- Spirited.
- Vivacious.
- Humming.
- In the flesh.
- Animated.
- Beany.
- Bright.
- Brisk.
- Bustling.
- Colorful.
- Colourful.
- Corky.
- Crisp.
- Crispy.
- Dashing.
- Dewy.
- Driving.
- Exhil.
- Bouncy.
- Frisky.
- Jaunty.
- Keen.
- Lusty.
- Rich, saturated.
- Picturesque.
- Prismatic.
- Racy.
- Rich.
- Skittish.
- Sporty.
- Sprightly.
- Spry.
- Swinging.
- Thing.
- Vibrant.
- Vital.
- Vivid.
- Walking.
- Living creature.
- Vigorous.
- Strong.
- Moving.
- Quick.
- Dynamic.
- Mobile.
- Kinetic.
- Alert.
- Chippy.
- Coloured.
- Dapper.
- Dramatic.
- Eager.
- Graphic.
- In high spirit.
canlı
- Canlı yayın.
- Canı olan, diri, yaşayan
- Güçlü, etkili, hareketli, hayat dolu
- Yaşayıp yer değiştirebilen yaratık, hayvan.
- Yayın.
- Live.
- Alive.
- Living.
- Animate.
- Active.
canlı ağ verisi
- Live web data.
canlı ağırlık
- Hayvanın tartılarak belirlenen, yapağı, döl yatağı içeriği ve bağırsak içeriği de d