bulunmak ne demek?
- Bulma işine konu olmak.
- Herhangi bir durumda olmak
Hayırlı bir işe yardımda bulunmuş oluyorsunuz.
R. H. Karay - Bir yerde olmak
İçinde bulunduğumuz tarihte Osmanlı devletinin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu.
Atatürk - Exist.
- Stand.
- Be present.
- Be situated.
- Have.
- Present oneself.
- Reside.
- Appear.
- Attend.
- Occur.
- Prove.
- To be found.
- To be discovered.
- To be.
- To exist.
- To lie.
- To turn up.
- To attend.
- To be present.
- To be present at.
- To participate in.
- Turn up.
- Present.
bulunma
- Bulunmak işi.
- Availability.
- Discovery.
- Finding.
- Invention.
- Existence.
bulunma durumu
- İsim soylu bir sözün taşıdığı kavramda bulunuş bildiren, -da / -de, - ta / -te ekleri ile kurulan durum, kalma durumu, lokatif: okulda, evde, sokakta, işte vb.
- Fiilin gösterdiği oluş ve kılışın yerini ve zamanını bildiren ad durumu: Bu küçük makalede bunun üzerinde duracak değilim (A. H. Tanpınar, Türk İstanbul, 164). Saçımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğurdu; fakat nedendir bilmiyorum, kalbimizin kökünde yanan ateş hâlâ sönmedi (Y. K. Karaosmanoğlu, Erenlerin Bağından, s. 50). Yanıbaşında oturduğumuzu bilmiyor (göst. es. s. 106). Düdüğün uzun ve keskin bir akisle havada çatlayan sesi, güvertede üstüste, tıklım tıklım yatan binlerce asker başını kımıldatarak boşlukta salladı (P. Safa, Mahşer, s. 8). Ben aynaların karşısında, elimde kalem, alnıma bir çizgi daha çiziyorum (A. Nihat Asya, Kubbeler, s. 14). Geçenlerde gazeteye bir yazı vermiştim (göst. es. s. 29). Gelecekte bugün yapılanlar hayırla anılacaktır. Tatilde gideceğim yer buraya benzemez vb. || Bu durumdaki ek, adı fiile veya başka bir ada bağlarken bulunma, durma, kalma, yer, uzunluk, süre gösterme gibi görevler yanında, kelime gruplarında ve cümle içinde çeşitli ilgiler de kurar.
- Locative.
- Locatif