buğulu ne demek?
- Üzerinde buğu bulunan, buğulanmış
Güneş sanki buğulu bir tülbendin arkasına saklanmış, alev alev.
A. İlhan - Yaşlı, nemli.
- Süzgün, dalgın bakışlı olan (göz)
Buğulu gözlerinde o eski yakamozlar parladı.
H. E. Adıvar Dewy.
Fogged.
Steamed up.
Covered with condensation.
Misty.
Vapo u rous.
buğulu bırakım
- Bırakıntıyı oluşturacak özdeğin, alçak basınçta, buğu durumundan bırakımı sağlaması olayı.
buğulu buğulu
- Nemli, dolu dolu, yaşlı.