bozulmak ne demek?
- Bozma işine konu olmak
Pazarlık bozulur, nişan bozulur, makine bozulur, mal bozulur.
B. Felek - Yiyecek kokmak, yenilemeyecek duruma gelmek, ekşimek.
- Dağılmak, bozguna uğramak
- Taşıt arızalanmak.
- İyi ve değerli niteliğini yitirmek
Stüdyo öyle karanlık ki gözlerim bozuluyor.
S. Birsel - Bir şeye kızmak, içerlemek
Karısının bu ikinci ihtarı ile biraz bozulan adam salıncaktan atladı.
O. C. Kaygılı - Sağlığını yitirip zayıflamak.
- Get out of hand.
- Lose face.
- Go haywire.
- Break down.
- Get out of order.
- Fail.
- Go wrong.
- Spoil.
- Decay.
- Upset.
- Go bad.
- Go sour.
- Turn sour.
- Sour.
- Bust.
- Collapse.
- Conk.
- Decline.
- Deteriorate.
- Disrupt.
- Dwindle.
- Go off.
- Go under.
- Perish.
- Retrograde.
- Retr.
- Break.
- Decompose.
- Discolour.
- Repine.
- Shatter.
- To spoil.
- To deteriorate.
- To go bad.
- To go sour.
- To turn sour.
- To rot.
- To sour.
- To decompose.
- To decay.
- To be disconcerted.
- To be embarrassed.
- To look small.
- To feel small.
- To become depraved.
- To be corrupted.
- To break down.
- To go wrong.
- To conk out.
- To become depraved / corrupt.
- To be flustered.
- To be angry and upset.
- To have bad health.
- To change for the worse.
- To disintegrate.
- To ruin.
- To dissolve.
- To defor.
- Break up.
bozulmak üzere
- On the turn.
bozulma
- Bozulmak işi.
- Bir radyo-televizyon yayınının alınışında, yararlı ime binen zararlı bir imin, ses ya da resmi etkilemesi durumu.
- Seslendirme ya da yayın dizgesinde, ses dalgasının uğradığı istenmeyen değişikliklerden dolayı, alınan ses ile yayınlanan ses arasındaki her türlü başkalık. TV
- Gıda maddelerinin gerek üretim hatası ve gerekse depolama koşullarının uygun olmaması nedeniyle fiziksel, kimyasal, mikrobiyolojik ve duyusal özelliklerinin tüketime engel olacak biçimde değişmesi, degradasyon.
- Sound distortion, distortion,.
- Scrambling.
- Breakdown.
- Spoilage, degradation.
- Spoilage.
- Decomposition.