boy ne demek?
- Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık
Boyu uzundu, yalnız biraz fazla semizdi.
Ö. Seyfettin - Bir yüzeyde, en sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, en, genişlik karşıtı.
- Uzunluk.
- Yol, ırmak, deniz kıyısı
Sınır boylarındaki şeyhlerin göğsünde İngiliz ve Alman nişanları yan yana idi.
F. R. Atay - Kumaş için ölçü.
- Uzaklık
Günde üç boy şehrin öbür ucuna gider, gelir.
H. Taner - Destan
Boy boyladı, soy soyladı.
Dede Korkut - Ortak bir atadan türediklerine inanılan toplumsal ve ekonomik ilişkilerinde anaerkil, ataerkil anlayışı uygulayan geleneksel topluluk, kabile, klan
Türk boyları birbirlerini kardeş tanıyorlar.
O. S. Orhon - Bir televizyon almacının, görüntülüğünün köşegen uzunluğuyla belirtilen büyüklüğü. (Bugüne değin ölçün bir televizyonboyu belirlenmemiştir. Çeşitli ülkelerde, genellikle en küçükten en büyüğe doğru sıralanan başlıcaboylar (köşegen uzunlukları) şöyledir: 7,5 cm, 13 cm, 28 cm, 32 cm, 36 cm, 41 cm, 43 cm, 44 cm, 48 cm, 51 cm, 59 cm, 61 cm, 63 cm, 65 cm. Buboylar, genellikle, cep televizyonu, el televizyonu, taşınabilir televizyon, salon televizyonu olarak kümelendirilir. En çok kullanılanboylar 44 cm, 51 cm, 59 cm, 61 cm'dir).
- Herhangi bir filmin, iki kenarı arasında kalan uzunlukla yani eniyle belirtilen büyüklüğü. (Belli başlı filmboyları şunlardır: 8 mm, büyük 8, 9,5 mm, 16 mm, 35 mm, 70 mm. Film alıcı ve göstericileri de buboylara göre belirlenir). TV
- Bir aşiretin kollarından her biri.
- Bk. yükseklik
- Stature.
- Male child, from birth to the age of puberty; a lad; hence, a son.
- To act as a boy; in allusion to the former practice of boys acting women's parts on the stage.
- Size, gauge, width, film size (gauge, format, dimension), raw stock dimension, format,.
- Screen size, size of the picture screen.
- Clan.
- Extent.
- Figure.
- Length.
- Size.
- Tribe.
- In various countries, a male servant, laborer, or slave of a native or inferior race; also, any man of such a race.
- Offensive term for Black man; 'get out of my way, boy' a friendly informal reference to a grown man; 'he likes to play golf with the boys'.
- Height.
- Edge.
- Bank.
- Magnitude.
- Format, Filmformat, Kinoformat,
- Bildschirmformat, Schirmbreite, Schirmgrösse
- Erkek çocuk, oğlan
- Oğlan, erkek (genç), delikanlı, erkek çocuk, oğul, erkek hizmetli
- Delikanlı
- Aşağ
boy abdesti
- İslam dininin gerekli gördüğü durumlarda ve biçimde yıkanıp abdest alma, gusül.
- Ablution.
boy aptesti
- Islam dininin gerekli bulduğu durumlarda ve biçimde yıkanıp aptes alma, gusül.