boşalmak ne demek?
- Boş duruma gelmek, içinde bir şey kalmamak, inhilal etmek.
- Dışarıya akmak, dökülmek.
- Gevşemek, açılmak
Sicim gitgide boşalıyor, gemi hafif yana yatarak pupa gidiyordu.
S. F. Abasıyanık - Derdini, sıkıntısını birine anlatarak ferahlamak, deşarj olmak
Derdimle öyle dolmuş ki boşalmadan evine gidemeyecek.
Y. Z. Ortaç - Hayvan, bağından kurtulmak.
- Empty.
- Discharge.
- Ejaculate.
- Cream.
- Exhaust.
- Drain away.
- Drain off.
- Teem.
- Come.
- To be emptied.
- To be discharged.
- To uncoil.
- To become free.
- To become vacant.
- To get sth off one's chest.
- To ejaculate.
- To come off.
- To come.
- To empty itself.
- To run out.
- To be poured out.
- To discharge.
- To run down.
- To come out in a hurry.
- To unburden oneself.
boşalma
- Boşalmak işi, inhilal
- Derdini birine açarak ferahlama, rahatlama.
- Elektrik yükünün başka bir iletkene geçişi veya sıfıra düşmesi.
- Orgazm. Spermin penisten dışarı atılması.
- Bir pilde biriken kimyasal erkenin elektrik erkesine dönüşmesi.
- Bir yoğunlaçta biriken elektrik yükünün bir dış devreye verilmesi
- Akımsakların elektrik yükünün azalması.
- Biriktirilmiş erkenin dizgeden dışarıya kaçışı.
- Discharge, electrical discharge.
- Ejaculation.
boşalma oranı
- Discharge rate