boğmak ne demek?
- Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek
Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı.
Y. K. Karaosmanoğlu - El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak.
- Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru çalışmaz duruma getirmek.
- Renkler uygun düşmemek.
- Silik bir duruma getirmek, bastırmak
Galiba bunları dinlememek, duymamak için konuşuyorum; seslerini boğmak, bastırmak için durmamacasına gevezelik ediyorum.
R. H. Karay - Tamamıyla kaplamak, sarmak
Ampulün kör ışığı, dükkânı alaca bir loşluğa boğmuştu.
M. Yesarî - Peş peşe yapmak, bir kimseyi bir şeyin fazlasına eriştirmek veya uğratmak
- Bir durumu başka bir durum yaratarak örtmeye çalışmak
- Boğum yeri.
- Choke.
- Strangle.
- Drown.
- Overwhelm.
- Asphyxiate.
- Burke.
- Glut.
- Inundate.
- Jugulate.
- Smother.
- Smother with.
- Stifle.
- Strangulate.
- Suffocate.
- Throttle.
- Whelm.
- Damp.
- To strangle.
- To choke.
- To suffocate.
- To drown in.
- To constrict by binding.
- To overwhelm with.
- To conceal under a flood of words.
boğmak boğmak
- Boğum boğum.
boğmaklı
- Boğmakları olan.
- (-i durum ekiyle kullanılan fiil).