bereket ne demek?
Kökeni: Arapça
- Bolluk, gürlük, ongunluk, feyiz, feyezan.
Çocuk gönlüm kaygılardan azade / Yüzlerde nur, ekinlerde bereket.
O. V. Kanık - İyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı sonucunda.
Bereket, o sıralarda henüz bu sözü bilmiyordum.
E. Bener - Meymenet, saadet, mutluluk, Allah vergisi.
- Cenab-ı Hakk'ın lütfu, ihsanı.
- Artma, bollaşma, çoğalma.
- Bolluk, gürlük, ongunluk.
- Uğur, hayır, mübareklik.
- Yağmur, rahmet.
- Çok, bol mebzul.
- Nimet.
- Abundance.
- Blessing.
- Richness.
- Plentifulness.
- Plenteousness.
- Copiousness.
- Cornucopia.
- Fertility.
- Fruitfulness.
- Plenitude.
- Plenty.
- Profusion.
- Prolificacy.
- Prolificness.
- Increase.
- Divine gift.
- Rain.
- Fortunately.
bereket boynuzu
- (Süsleme) İçinden çiçek ve meyvelerin taştığı, barış ve bolluk simgesi olan boynuz örgesi.
- Horn of plenty.
- Corne d'abondance
bereket denizi
- Ay'ın bize bakan yüzeyinde büyük bir düzlük.
- Sea of Fertility.
- Mer de la Fécondité