bakıcı ne demek?
- Bakma işiyle görevlendirilen kimse
Ustanın anası yatalak oldu, yanına başka bir bakıcı kocakarı tuttum.
A. Gündüz - Genellikle çocuk, yaşlı ve hastalara bakma işiyle görevli kimse.
- Yeme içme, barınma ve eğitim karşılığında bakıcılık görevi yapan kimse.
- Bir şeyi satın almayı düşünmeden yalnızca bakarak ilgilenen kimse
Anlaşılıyor, alıcı değil, bakıcısın. Alıcı suratı yok sende pek.
H. Taner - Koruyucu.
- Yabancı ülkede bir aile yanında kalarak eğitimini sürdüren ve aynı zamanda o evin çocuklarına bakan kimse.
- Falcı
- Attendant.
- Nurse.
- Keeper.
- Caretaker.
- Care-taker.
- Watcher.
- Companion.
- Companionway.
- Dry nurse.
- Nursemaid.
- Tender.
- Guard.
- Fortune teller falcı.
- Fortune teller.
- Examiner.
- Supervisor.
- Surveillant.
- Overlooker.
- Guardian.
- Handler.
- Minder.
bakıcı inek
- Bir ineğin kendisine ait olmayan bir buzağının annesi olması.
- Foster cow.
bakıcılık
- Bakma işi.
- Falcılık
- Nursing.
- Fortune telling.