bağlamak ne demek?
- Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak.
- Düğümlemek.
- Yara ilaç koyup bezle sarmak.
- Denk yapmak, paket yapmak.
- Oluşmak, tutmak, meydana gelmek
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı / Her yüze çiziyordu bir hüzün kırışığı.
F. N. Çamlıbel - Bir iş veya kimse için ayırmak, tahsis etmek.
- Anlaşma yapmak.
- Uyulması zorunlu olmak
Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Anayasa - Ilzâm etmek, borçlandırmak.
- Fixate.
- Bind.
- Attach.
- Fasten.
- Connect.
- Tie down.
- Unite.
- Conjoin.
- Assign.
- Affiliate.
- Attribute.
- Band.
- Bandage.
- Bond.
- Brace.
- Braid.
- Clasp.
- Colligate.
- Concatenate.
- Copulate.
- Cord.
- Couple.
- Do up.
- Engage.
- Enthral.
- Enthrall.
- Fasten up.
- Grapple.
- Affix.
- Bolt.
- Hitch.
- Lace.
- Loop.
- Obligate.
- Yoke.
- Assess.
- Link.
- Mount.
- To tie.
- To attach.
- To connect.
- To bond.
- To wrap.
- To fasten.
- To bind.
- To couple.
- To gear.
- To join.
- To unite.
- To assemble.
- To pack.
- Tether.
- To hoop.
- To conclude.
- To link.
- To engage.
- To brace.
- To lock.
- To fix.
bağlama
- Üç çift telli olan ve mızrapla çalınan bir saz.
- Yapılarda duvarları birbirine bağlayan kiriş, putrel vb.
- Bağlamak işi.
- Bağ, bağlayan şey.
- Bitkiyi bağ ile sarma.
- Halatların sıkı sıkıya bağlanması.
- Kan damarını bağ ile sıkmak.
- Türk edebiyatında kitap yazma, eser telif etme.
- Connecting.
- Affiliation.
bağlama açınığı
- Bir bileşimin iki öğesi arasına girerek söylemeyi kolaylaştıran açınık: Gel-i-yor kelimesindeki i gibi.
- Voyelle de liaison