ayıp ne demek?
- Utanç veren
Elli, altmış günlük bir ayrılık için bu kadar telaş ayıp değil mi?
R. N. Güntekin - Toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış.
- Kusur, eksiklik.
- Hukuk dilinde alım ve satıma konu olan malın istenmeyen özelliği, kusur.
- Shameful.
- Disgraceful.
- Unmannerly.
- Indecorous.
- Inglorious.
- Nasty.
- Opprobrious.
- Reproachful.
- Shame.
- Disgrace.
- Failing.
- Attaint.
- Blot.
- Blotch.
- Brand.
- Contempt.
- Dishonor.
- Dishonour.
- Indecorum.
- Odium.
- Reproach.
- Slur.
- Spot.
- Obscenities.
- Blameworthy.
- Discreditable.
- Ignoble.
- Infamous.
- Regrettable.
- Rude.
- Sinful.
- Smirch.
- Stigma.
- Taint.
- Fault.
- Defect.
- Crime.
- Imperfection.
- Scandal.
- That's not quite the ticket.
- Shame: what a shame!, shame on you!.
utanç
- Haysiyet, şeref ve kişiliğini küçük düşüren durumlardan üzüntü duyma veya korkma
- Bkz. ar
- Utanma duygusu, hicap
- Shame.
- Disgrace.
- Deception.
- Opprobrium.
- Shock.
- Guilt.
- Modesty.
ayıp aramak
- Birinin kusurunu bulmaya çalışmak.
ayıp be
- Fie upon you.