as ... so ... ne demek?
- -dikçe.: As the time grew shorter so his excitement mounted. Zaman azaldıkça heyecanı arttı. ne kadar. o kadar.: As she loves cats, so he loves birds. O ne kadar kedi severse o da aynı şekilde kuş sever. As she is beautiful so also is she intelligent. Güzel olduğu kadar akıllıdır da. nasıl. öyle.; nitekim: As you think, so will you behave. Nasıl düşünürsen öyle davranırsın. Just as I refused to go yesterday, so I shall refuse to do so today. Dün gitmeyi reddettim, nitekim bugün de reddedeceğim. "
as ... as ever
- Her zamanki gibi: as fast as ever her zamanki gibi hızlı.
as
- Kakım.
- İskambil kâğıtlarında birli.
- Bir işte başta gelen (kimse veya şey).
- Arsenik elementinin simgesi.
- (∆S) Entropi değişimi.
- Ermine.
- Stoat.
- Very poisonous metallic element that has three allotropic forms; arsenic and arsenic compounds are used as herbicides and insecticides and various alloys; found in arsenopyrite and orpiment and realgar.
- United States territory on the eastern part of the island of Samoa.
- To the same degree ; 'they were equally beautiful'; 'birds were singing and the child sang as sweetly'; 'sang as sweetly as a nightingale'; 'he is every bit as mean as she is'.
so
- Böyle, şöyle, öyle, bu suretle. Böylece, öylece.
- Kadar, pek, öyleki, çok, kadar, böyle, öyle, şöyle, de, da, aynen, böylece, demek, demek ki
- Bu veya şu sebepten. Bu/o yüzden, bundan/ondan dolayı; bunun/onun sonucunda
- Bu kadar
- Şu kadar
- Bu cihetle, bu münasebetle
- Pek âlâ, pek iyi
- Kadar, sanki
- Çok
- Pek çok