so ne demek?
- Böyle, şöyle, öyle, bu suretle. Böylece, öylece.
While I was so doing the doorbell rang. / Böyle yaparken kapı zili çaldı.
- Kadar, pek, öyleki, çok, kadar, böyle, öyle, şöyle, de, da, aynen, böylece, demek, demek ki
- Bu veya şu sebepten. Bu/o yüzden, bundan/ondan dolayı; bunun/onun sonucunda
I was sitting in the back, so I couldn't see the stage well. / Arkada oturuyordum; bu yüzden sahneyi iyi göremedim.
- Bu kadar
- Şu kadar
- Bu cihetle, bu münasebetle
- Pek âlâ, pek iyi
- Kadar, sanki
- Çok
- Pek çok
- (bağlaç) şartı ile
- Müddetçe
- Bunun için
- Ve
- (ünlem) Ya! demek ki
- Yeter, kâfi
- Öyle mi? Tamam ! doğru
so amazed to
- Çok saşır(mak)
so and so
- Falan
- Filanca
- (kaba söz yerine kullanılan söz) bilmem ne.
- Falanca, filanca, adı lazım değil