anlamak ne demek?
- Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak
Babasının niçin bu kasabayı çok sevdiğini Nevin bir türlü anlayamamıştı.
S. F. AbasıyanıkYıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum.
A. ÜmitNe demek istediğimi, anladınız mı?
- - Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek.
- Sorup öğrenmek.
- Doğru ve yerinde bulmak.
- Birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek
Kabul etmeyeceğini ben daha o gün anlamıştım.
M. C. Kuntay - Bir şey hakkında bilgisi bulunmak
Biz de onun kadar bu işten anlarız.
H. TanerHele bir de denizcilikten anlamıyorsanız su üstünde bahadırlık göstermek yerine beceriksizlik göstereceksiniz demektir.
İ. Özel - İyilik görmek, yararlanmak.
- Sahip olmayı istemek, dileğinin yerine getirilmesini istemek.
- Understand.
- Comprehend.
- Figure out.
- Get a grip.
- Get a grip on.
- Be knowledgeable about.
- Feel.
- Absorb.
- Accept.
- Appreciate.
- Apprehend.
- Ascertain.
- Catch.
- Catch on.
- Click.
- Compass.
- Conceive.
- Cotton on to.
- Dawn on.
- Deduce.
- Discern.
- Discover.
- Fathom.
- Follow.
- Gather.
- Grasp.
- Infer.
- Penetrate.
- Perceive.
- Read.
- Realize.
- To understand.
- To catch.
- To catch on.
- To get.
- To cotton on.
- To latch on.
- To follow.
- To grasp.
- To comprehend.
- To apprehend.
- To find out.
- To figure sb/sth out.
- To know.
- To be familiar with.
- To gather.
- To infer.
- To appreciate.
- To enj.
- To realize.
- To see.
anlamaklık
- Kavrayabilme, anlayabilme, idrak edebilme.
anlama
- Anlamak işi, vukuf.
- Bir olay veya önermenin daha önce bilinen bir kanunun veya formülün sonucu olduğunu görme.
- Canlının herhangi bir nesnenin bilincine varmasını ya da onunla ilgili bilgileri edinmesini sağlayan süreç.
- Olay ve varlıkların anlamını kavrayabilme.
- Knowledge.
- Comprehension.
- Apprehension.
- Appreciation.
- Drift.
- Fathom.