altüst etmek ne demek?
- Çok karışık duruma getirmek, düzenini bozmak
Kimsenin dokunamadığı düzgün kâğıtlarını ben altüst ederdim.
H. E. AdıvarAma tutkunluklarımız yapraklara benzer, en hafif bir rüzgâr altüst edebilir onları.
C. Meriç - Zarar vermek, yıkmak.
Deprem köyü altüst etti.
- Huzursuz etmek, rahatsızlık vermek
Kalbini altüst eden yeni durumu orada öğrendi.
H. E. Adıvar - Alt yüzünü üst yüzüne getirmek.
- Agitate.
- Dislocate.
- Disorganize.
- Overset.
- Upset.
- To upset.
- Rummage
- To ruin.
- Churn.
- Invert.
- Knock over.
- To turn over.
- Overturn.
- Perturb.
- Subvert.
- Throw out.
- Trouble.
- Tumble.
altüst etme
- Subversion.
altüst et
- Discombobulate
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
- Step.
- Say.