aşık ne demek?
- Bir kimseye veya bir şeye karşı aşırı sevgi ve bağlılık duyan, vurgun, tutkun (kimse)
Âşık, âlemi kör, dört yanını duvar sanır.
AtasözüGüzeller deniz kenarına geldikleri zaman aşıklar da kale burçlarına ve bedenlerine dolarlar.
Asaf Halet Çelebi - "Ahbap, arkadaş" anlamında bir seslenme sözü.
- Halk ozanı.
Dinleyin âşıklar benim sözümü / Felek yaktı kül eyledi özümü.
Halk türküsü - Sevişen bir çiftten kadına oranla genellikle erkeğe verilen ad.
- Yapı çatılarında uzun mertek, aşırma.
- Tasavvufta Allah'a muhabbet duyan kişi. aşık çelebi (1520-1572) Osmanlı şair ve yazarlardan.
- Tavuklarda görülen bir hastalık.
- Bir başkasını aşkla seven.
- Tutkun, vurgun, sevdalı.
- Dalgın, kalender (kimse).
- Çok fazla seven, mübtela.
- Fazla aşık, çok tutkun.
- Birisine tutkun.
- Alıcı ile göstericilerde filmin aralı devinimini sağlayan tırnaklara gerekli devinim biçimini veren, çapraşık bir devinimi sağlayabilecek biçimde yapılmış, özeğinden geçmeyen bir eksene bağlı madenden parça.
- Dalgın, unutkan.
- Aşık kemiği.
- Stuck on.
- In love.
- In ecstasy.
- Enamoured.
- Amorous.
- Besotted.
- Gallant.
- Gone.
- Lover.
- Admirer.
- Adorer.
- Minstrel.
- Wandering minstrel.
- Amorist.
- Beau.
- Fancy man.
- Inamorato.
- Paramour.
- Singer.
- Spoon.
- Swain.
- Sweetheart.
- Wooer.
- Smitten.
- Steady.
- Loving.
- Kamm
- Came
aşık atmak
- Boy ölçüşmek.
- Yarış etmek, yarışmak; özellikle kendinden üstün biriyle yarışmak (yarışmaya kalkmak).
- Compete with, keep up with, rival, play knuclebones.
aşık çıkıntısı
- Ayak bileğinde iç yanda ve dış yanda deri altında bulunan kemiklerin yaptığı kabartı.
- Malleolus.