ağarmak ne demek?
- Beyazlaşmak
Sakalı ağardı, fakat gönlü kocamadı.
N. Nâzım - Aydınlanmak
Selim çıkını aldı, güneşte ağaran patika yolunu tuttu.
H. Balıkçısı - Rengi solmak.
Bu ağarmış paltoyu giymekten artık utanıyor.” Kadının gözleri kayboluyor, dudakları ağarıyordu.
A. Rasim - Ak olmak, ak hale gelmek, beyazlamak.
- Kırlaşmak, ak duruma gelmek
Saç sakal ağardı gönlüm kapkara.
S. ÇelebiYaşar, eliyle vaktinden evvel ağarmış saçlarını düzeltti.
A. H. Tanpınar - Şafak sökmek
- Yaşlanmak.
- Su ile yıkanıp temizlenmek, tertemiz olup beyazlaşmak
Her penceresinden yıkanmakla bile ağarmaz eski çamaşırlar sarkıyor.
R. E. Ünaydın Bleach.
Grey.
To bleach.
To whiten.
To grey.
To turn white.
To dawn.
To break.
Dawn.
Silver.
Whiten.
beyazlaşmak
- Beyaz duruma gelmek.
To get white.
ağarma
- Ağarmak işi.
- Tan atma, şafak sökme.
- Rengini yitirme.
- Beyazlama.
Growing gray or white.
Dawning.
Daybreak bleaching.
Blanching.
Whitening.
Polishing.
ağarmamak
(neg. form of ağarmak) turn gray, go gray, whiten, become white; grey, make grey; gray, make gray; silver, make silvery in color; go grey.