şöhret ne demek?
Kökeni: Arapça
- Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün
Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı.
R. H. Karay - Tanınmış, ünlü kimse.
Bu salonda hepsini ilk defa gördüğüm altı şöhret var.
Y. Z. Ortaç - Yazmaların fişlenmesinde kullanılan ve doğu İslâm yazarlarının en yaygın olarak bilinen ünleri. (İbni Sina, Gazali, Kâtip Çelebi gibi.)
- Şöhretli, ünlü, şöhreti ağızlarda dolaşan.
- Notable.
- Odor.
- Odour.
- Prominence.
- Record.
- Report.
- Repute.
- Eminence.
- Name.
- Standing.
- Stardom.
- Repute ün.
- Famous person.
- Agnomen.
- Character.
- Glory.
- Honour.
- Lustre luster.
- Mark.
- Note.
- Prestige.
- Prominent.
- Bays.
- Fame.
- Laurels.
- Reputation.
- Renown.
- Publicity.
- Celebrity.
- Distinction.
- Kudos.
- Notability.
şöhret afettir
- Kişinin kazandığı ün, her zaman hoşa giden bir durum sağlamaz, kişi gücünü aşan istekler, zorlamalar karşısında bunalır.
şöhret kapısı açılmak
- Meşhur olmaya başlamak.