ısıtmak ne demek?
- Sıcak duruma getirmek
Bak buraya, dedim, mangalda çay var, istersen ısıtır, içersin.
M. Ş. Esendal - Çekici, olumlu, hoş bir duruma getirmek
Orada kapkaranlık, soğuk geceleri ısıtan bir aydınlık vardı.
S. F. Abasıyanık - Warm.
- Warm up.
- Heat.
- Heat up.
- Hot up.
- Fire.
- Toast.
- Give a warm.
- To heat.
- To warm.
- To warm up.
sıcak
- Sıcak yer
- Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
- Isısı yüksek olan, çok ısınmış
- Havadaki yüksek ısı
- Yer
- Hamam.
- Dostça olan, sevgi dolu.
- sıcakkanlı, cana yakın
- Yüksek düzeyli radyoaktiflik.
- Warm.
ısıtma
- Isıtma işi, teshin.
- Sıtma.
- Bk. sıtma.
- Bir ısıl işlemi gerçekleştirmek için, gerekli sıcaklığı sağlama ve işlem sonuna dek tutma.
- Warming.
- Calefaction.
- Heat.
- Warmup.
- Malaria.
- Heating.
ısıtma aracı
- Yüksek sıcaklıklardaki yenime dirençli alaşımlardan yapılmış ve fırınları ısıtmada kullanılan metal parça.
- Heating element.
- Élément de chauffage