ısınmak ne demek?
- Sıcak duruma gelmek
Havalar ısınınca bizim ahbaplar ayaklandılar.
B. Felek - Üşümesini gidermek
Hele işini biraz bırak da şöyle sobanın yanına otur, biraz ısın, dinlen...
R. H. Karay - Yadırgamaz olmak, hoşlanır olmak, alışmak, benimsemek
Bunca çabamıza karşın halkımızın Batı müziğine ısınamadığını söyledi.
N. Cumalı - Var olan gerginlik sona ermek
Çaylar dağıldıktan sonra ortalık oldukça ısındı.
H. E. Adıvar - Heat.
- Warm.
- To grow warm.
- To warm up.
- To heat.
- To warm to/towards sb.
- To take to sb/sth.
- To warm oneself.
- To warm to.
- To become fond of.
- Thaw.
sıcak
- Sıcak yer
- Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
- Isısı yüksek olan, çok ısınmış
- Havadaki yüksek ısı
- Yer
- Hamam.
- Dostça olan, sevgi dolu.
- sıcakkanlı, cana yakın
- Yüksek düzeyli radyoaktiflik.
- Warm.
ısınma
- Düşük olan vücut sıcaklığının artması
- Isınmak işi.
- Güreşten önce yapılan gövde eylemleri.
- Üşümenin giderilmesi
- Atların yarıştan önce galop koşuyla yarışa hazırlanması.
- Heating.
- Warming.
- Tune-up.
- Calefaction.
- Heat.
ısınma dönemi
- Yapılacak herhangi bir işe girişmeden önceki kısa tanıma ve kavrama dönemi.