ışıldamak ne demek?
- Titrek, parlak bir ışık saçmak, parıldamak
Kızın yolunu beklerken karardıklarını, gölgelendiklerini, sonra kız gelince sevinçle ışıldadıklarını görmüştü.
N. Cumalı - Beam.
- Flash.
- Light.
- Scintillate.
- Shine.
- To gleam.
- To shine.
- To glow.
- To flash.
- To glitter.
- To twinkle.
- To sparkle.
- Coruscate.
- Glimmer.
- Glint.
- Glitter.
ışıldama
- Işıldamak işi.
- Kimi özdeciklerin yüksek sıcaklık yerine ışınımlarla dövülmesinden kaynaklanan ışık akımı.
- Kimi özdeciklerin yüksek sıcaklık yerine ışınımlarla dövülmesinden kaynaklanan ışık akımı.
- Herhangi bir cismin, yüksek sıcaklık (akkorluk) dışında herhangi bir nedenle ışık yayması özelliği.
- Lighting.
- Glance.
- Sparkling.
- Gleaming.
- Luminosity.
- Shining.
ışıldama şiddeti
- Luminous intensity