öğrenmek ne demek?
- Bilgi edinmek
Gerçi yeni nesil, eskiyi öğrenmekte bir fayda görmüyor ama, ben gene de yazayım.
B. Felek - Bellemek.
- Yetenek, beceri kazanmak
Her şeye dikkatli baktığı için öğrenmişti.
R. H. Karay - Haber almak
Hüseyin, ayrılma kararını öğrenince tabancayı göğsüne dayamış, ateş etmiş.
M. Ş. Esendal - Learn.
- Study.
- Get to know.
- Come to know.
- Master.
- Wise up to.
- Make oneself acquainted with.
- Make acquainted with.
- Ascertain.
- Elicit.
- Hear.
- Imbibe.
- Inform oneself of smth.
- School oneself to.
- Get wise to.
- Understand.
- To learn.
- To learn / to hear of sth.
- Get hold of.
- To come to know.
- To hear through side channels.
bilgi
- İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat.
- Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf
- İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü, malumat, vukuf.
- Genel olarak ve ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler, malumat.
- Bilim.
- Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam.
- Bireylerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba sarfederek elde ettiği olgular.
- Bireylerin herhangi bir çaba sarfetmeksizin ulaştığı dışardan verilen olgular.
- Doğanın nesne ve olayları üzerinde kuramsal ya da görgül yoldan öğrenilen şey.
- Renkli televizyonda, parlaklık ve renkliliği belirleyen radyoelektrik imlerin nitel etkeni.
öğrenmekte zorlanmak
- Be slow in learning.
öğrenme
- Öğrenmek işi
- Kavramsal düzenlemeler yapma süreci. 2-Alıştırma ve uygulamaların oldukça sürekli olan etkilerine verilen ad.
- Belli bilgi, beceri ve anlayışlar edinme.
- Tepki ve davranışlarda her zaman ya da kimi durumlarda yaşantıların oluşturduğu değişme.
- Hang.
- Mathesis.
- Learning.