çatlamak ne demek?
- Parçaları ayrılıp dağılmayacak biçimde yarılmak.
- Bir yüzeyde kırışıklar, çizgiler oluşmak
Meşin ciltlerin çoğu kıvrılmış, bir kısmı da arkalarından çatlamıştı.
A. H. Tanpınar - Aşırı yemekten, içmekten, yorgunluktan, ağlamaktan ölecek duruma gelmek veya ölmek.
- Sıkıntı, sevinç, yalnızlık, heyecan, sabırsızlık, kıskançlık vb. ruhsal durumları aşırı derecede duymak
Neredeyse sevincinden yüreği çat deyip ortasından çatlayacaktı.
Y. Kemal - Chap.
- Crack.
- Split.
- Craze.
- Dehisce.
- Burst.
- Die of exhaustion.
- Cleave.
- Fracture.
- Spring.
- To crack.
- To split.
- To fracture.
- To chap.
- To break.
- To burst with impatience.
- To die.
- To go mad.
- Disrupt.
- Rupture.
çatlama
- Dalgaların sığ kıyıya geldikleri zaman dökülüp köpürmesi, çatlak.
- Uygun olmayan kuruma sonucu ağacın boyu yönündeki lif ayrılması.
- Tohumların dağılması için meyve kabuğunun yarılması, açılma.
- Çatlamak işi.
- Bk. çatlama
- Uygun olmayan kuruma sonucu ağacın boyu yönündeki lif ayrılması hali.
- Aşırı yükleme ya da ısıl genleşme değişmeleri sonucu, yüzeyde beliren çatlakların oluşması.
- Fracture.
- Cracking.
- Splitting.
çatlama direnci
- Cracking resistance