çatlak ne demek?
- Çatlamış olan.
- Deli.
- Çatlama.
- Ara, aralık
İki denizci kara bulutlar çatlağından güneş ışığının güldüğünü sandılar.
Halikarnas Balıkçısı - Yer altındaki basınç ve gerilim dolayısıyla, taş kütlelerinin yer değiştirmeden çatlayıp yarılması, diyaklaz
Esmer toprağın yüzünü saran çatlaklar sanki yerin dibine kadar iniyordu .
T. Buğra - Genellikle sert kayaç ve katmanlarda görülen; kökende var olan ya da oylum değişmeleriyle oluşan; ince, dar, ya da genişçe; yüzeysel ya da derin ayrılma yerleri.
- Kemik dokusunun birbirinden ayrılmadan yarılması.
- Fissur, linear fracture.
- Diaclase.
- Shake.
- Rusty.
- Interstitial.
- Split.
- Cracked.
- Chapped.
- Chappy.
- Hoarse.
- Crack-brained.
- Nutty.
- Queer.
- Queer in the head.
- Off one's rocker.
- Balmy.
- Barmy.
- Batty.
- Cloven.
- Cuckoo.
- Disordered.
- Fractured.
- Pixilated.
- Potty.
- Screwy.
- Shaken.
- Shaky.
- Touched.
- Off one's chump.
- Bent.
- Breakage.
- Chink.
- Cleavage.
- Crackers.
- Crackpot.
- Dotty.
- Fault.
- Fissure.
- Fracture.
- Goofy.
- Loony.
- Lunatic.
- Madcap.
- Mental.
- Nuts.
- Nutshell.
- Peculiar.
- Rift.
- Crazy.
- Crackbrained.
- Bananas.
- Crevice.
- Crack.
- Break.
- Chap.
- Slit.
- Mentally defective.
- Stria.
- Leaky.
- Fractural.
- Cleft.
- Cranny.
- Daft.
- Flaw.
- Diaclase
çatlak bulucu
- Crack detector
çatlak desen ile süslemek
- Crackle.