çalkalamak ne demek?
- İçinde bir şey bulunan bir nesneyi sarsarak sallamak
Kahvelerde zar çalkalayan avuçlar görüyorum.
Y. Z. Ortaç - Sulu bir şeyi sarsarak veya çırparak karıştırmak
Fincanını çalkalayıp çalkalayıp diker, dibinde hiç telve bırakmamacasına!
A. İlhan - Bir şeyi içinden su çarparak geçirmek yolu ile temizlemek.
- Tahılı sarsarak kalburdan geçirmek, elemek.
- Vücudun göbek, kalça vb. yerini sürekli oynatmak
Aşağıdan yavrum, aşağıdan diye göbek çalkalıyordu.
O. C. Kaygılı - Kuluçka yumurtalarını çevirmek.
- Sağlığının bozulmasına yol açmak.
- Shake up.
- Slosh.
- Swash.
- Rinse out.
- Rinse.
- Churn.
- Rouse.
- Swill.
- Swill out.
- Beat.
- Jiggle.
- To agitate.
- To shake.
- To rinse.
- To wash out.
- To beat.
- To vibrate.
- To float.
- Agitate.
- Whip up.
- Shake.
çalkalama
- Çalkalamak işi.
- Churning.
- Joggle.
çalkalama makinası
- Leblebileri, kırık, ve iriliklerine göre ayırmağa yarıyan aygıt. (*Güdül -Ankara)